top of page

 

BİR KONYA ŞEHİR TİYATROSU MACERASI

 

Tuttum, milletvekili adayı olma niyetiyle 1980’da İstanbul’dan memleketim olan Konya’ya taşındım.  Aylardan Haziran’dı. Üç ay sonra hem Türkiye’nin üzerine, hem de benim adaylığın üzerine bir askeri darbe indi. Bütün plânlarım altüst olmuştu. Bunun üzerine ve iki yıl boyunca yazı çalışmalarımı sürdürürken nasıl olduysa oldu, bir delilik yaptım ve Konya Şehir Tiyatrosunu kurdum. “Delilik” diyorum ama, başkalarının tanımıydı bu. Belki de haklılardı, kim bilir!... Çünkü Konya tarihindeki ilk profesyonel tiyatro olacaktı. Nitekim öyle de oldu ve işe çocuk oyunlarıyla başladık. Ne Ekersen Onu Biçersin adlı bir oyundu ilki. Kendim uyarlayıp, sahneye koymuştum. Nerede? Fuardaki açık hava tiyatrosuna benzeyen bir yerde. Kırk gün boyunca oynadık ve 10 bin 500 seyirciye ulaştık.

 Bu arada Kültür Bakanlığı özel tiyatrolara yardım etme kararı almış. Hemen başvurdum. Ve tiyatroma ben de yardım aldım oradan. Yani yaptığımız işi devlet de desteklemiş oldu böylece. Oldu ama...

Uzatmak istemiyor ve aradaki oyunları geçip, son oyunumuza geliyorum.. Yine ben yazıp, yönetmiştim : Koç Köroğlu.

 Konya’da bir tek salon var, o da Devlet Tiyatrolarına geçmiş. O günlerde Turgut Özakman genel müdür.  Doğruuu Ankara’nın yolunu tuttum. Yanımdaki bütün dokümanlarla birlikte Sayın Özakman’la çok sıcak bir görüşme yaptım. Emir çıktı, salon verildi. Hem de ücretsiz. Galamızı yaptık. Gerçekten iyi oynandı. O oyuncu gençlerimin hepsinin alnından öpüyorum.

 Ama gelin görün ki ikincisini oynayamadık o salonda. Çünkü elimizden uçtu gitti.. Neden? Köroğlu’nun Kıratı yüzünden. Bu ne demek? Konya’daki bir takım Anavatan Partili siyasi çevreler bu kıratı, Adalet Partisi’nin kıratıyla bir tutarak salonun geri alınması için Ankara’ya baskı yaptılar.

 Baktım, başka çaresi yok, hemen Selçuk Üniversitesine başvurdum. Rektör de Prof. Halil Cin. Eksik olmasın, anlayış gösterdi ve bize Eğitim Fakültesi salonunu açtı. Ama salonun kalorifer tesisatı bozukmuş. Mevsim ise kış ortası. Konya’nın ayazı her tarafı kavuruyor. Buna rağmen bir oyun da olsa oynadık o salonda ve hem de dopdolu bir salonda. Hem de bir tek seyirci dahi salonu terketmeden.. İnanın, hâlâ şaşarım bu işe.

 Derken, bir de Cihanbeyli’den istek aldık. Gittik, Cihanbeylispor yararına bir oyun da orada oynadık ve bu bizim son oyunumuz oldu.

 Devletin verdiğinin karşılığını bile ödettirmediler bize.

 Haaa, unuttum... Bir de Konya Cezaevindeki mahkûmlara oynamıştık, tabii ki ücretsiz olarak.

 

Ne Ekersen Onu Biçersin'den bir sahne ve oyuncularımla toplu halde...

Koç Köroğlu'dan bir sahne

bottom of page