

Salim KOÇAK
gazeteci - yazar

Bin yıldır terazinin bir kefesinde Türkler var, diğerinde Avrupa’nın tümü. Bu
kapışmanın nihaî galibi ise Türkler...
Neden onların ki “işgal”, bizimki “fetih”?
Tarih Rönesans’la mı başladı ki “uygarlık” deyince aklımıza gelen sadece “Batı uygarlığı” olmaktadır?
Onlar 150 yılda elliden fazla devletin resmî dilini İngilizce, Fransızca veya İtalyanca yaparken, biz 500 yılda neden bir tekinin bile diline dokunmadık?
Din, dil, ırk ve mezhep savaşları Batının mı yüzkarasıdır, Doğunun mu?
Sadece Irak’ı işgal gerekçeleri bile uygarlıktan ne anladıklarını ortaya koymuyor mu?
“Küresel değerler” dedikleri; insanlığın ulusal ve evrensel değerlerini değersiz kılarak hayat bulan bir yeni sömürge anlayışı değil midir?
Kul hakları mı daha kapsamlıdır, insan hakları mı?
72 millete bir gözle bakan kimdir?
Batı bizim hakkımızda önyargılıdır da biz hem Batı, hem kendimiz hakkında önyargılı değil miyiz?
Kendinizi kendiniz adam yerine koymazsanız, başkalarının koymasını bekleyebilir misiniz?
Eğer ruhunuz ve beyniniz işgal altındaysa, topraklarınızın işgaline gerek yoktur. Çünkü zaten işgalcilere çalışıyorsunuz demektir.
Önemli olan; işbirlikçilerin ne yaptığından çok, öyle olmayanların ne yaptığıdır.
Yeniden büyük olabilmek; öncelikle büyük olduğunuzu kavramaktan geçiyor.
Elinizdeki kitapla kendinizi yeniden keşfetmekle kalmayacak, milli ihtirasla da tutuşacaksınız.

Bülent Ecevit’in çıkardığı ARAYIŞ dergisinden sonra 12 Eylül rejimine karşı bayrak açan ikinci dergiyi; Halka ve Demokrasiye SÖZCÜ’yü çıkardı. Oradaki yazıları yüzünden Kenan Evren’le Turgut Özal’ın açtığı davalar sonunda toplam 36 ay hapis cezası aldı.
Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık yapmış liderlerle çalıştı. Siyasi danışmanlıklar yaptı.
Ama daha sonra o dünyadan bir kaçtı, pîr kaçtı... Şimdilerde kitaplarını yazıyor, eğitici stand-up’lar ve talk show’lar yapıyor. Ama sadece çocuklar için...
Yaşasın çocuklar!.. İyi ki varlar.
